Bloguma bu kadar uzun aralar vermek istemiyorum ama bazen kontrol edilemeyen hüzünler yaşamak insanın kısa süreliğine de olsa hayattan uzaklaşmasına neden olabiliyor. Bu tam olarak bana olan şeydi. Acı ve hüznün ardından yaşadığım hastalığım devreye girince mutfağa bile giremedim.
TEŞEKKÜRLER! Binlerce kez şükürler olsun, artık yavaş yavaş dertlerimi aştım ve kendimi yeniden toparlamaya başladım.
İnanın bu süreçte herkesi çok özledim.
Bir şeye üzüldüğümde çok yemek yerim.
Gördüğünüz gibi kilo aldım, kilo aldım, ne yersem ne yaparsam fayda eder, su içersem olur derler, aynen öyle.. . Ne yapacağımı bilmiyorum 🙂
Neyse kendim bildiğim için kanca gibi olamadım 🙂
Annelerimiz özeldir ve yeri özeldir. “Cennet annelerimizin ayakları altındadır” diye boşuna demediler.
Annem, anneannem (merhum), anneannem (merhum) Halalarım, halalarım, halalarım
İlk değerlerim.
7 ay önce Temmuz ayında kuzenimin düğününden tam bir hafta önce rahmetli Pamuk babaannem hastalandı. Durumu çok ciddiydi ve 3 kez kalbi durdu. 20 gün yoğun bakımda kaldı.
Durumu çok kötüydü, kalp damarları o kadar inceydi ki doktorlar ameliyat olamayacağını, çıkaramayacağını söylediler, ameliyat yerine ilaç tedavisi dediler.
Yoğun bakımdan çıktı. O kadar yüzümüzü güldürdü ki hepimiz mutluluktan uçuyoruz. Benim pamuğum sağlam, bizi bırakmaz dedim. Ve bizi terk etmedi.
Sağlık her şeyden önce gelir, sağlıksız ne yaparız değil mi?
Kuzenimin düğününü iptal ettik, o durumda düğünleri düşünemez olduk.
Düğünüm 1 Eylül’dü, daha vakit vardı ama iptal olmasına rağmen benim/bizim için farketmedi.
Annem ve teyzemler 1 hafta hastanede bekliyorlar bu arada biz çıkıyoruz kalıyoruz.Gördüğünüz gibi memleketimiz Samsun artık hastanede evimiz oldu.
Ben gelinlik provalarına yetişirken bir kere, ben gelinlik provalarına yetişirken Eylül’ü de öyle hastaneye getirttik.
Merhum herkese hep “Aycan hastanede bana ne kadar iyi baktı” derdi.
Anneannem pamuk gibiydi, herkesi çok severdi, çok cana yakındı, iç güzelliği dışa yansımış gibi, son gidişinde bile yumuşacık pamuk gibiydi.
Torunlarının düğünlerini gördü…
6. ayda 2 gün karın ağrısı. Bağırsaklarda düğümler veya patlamalar olduğu ortaya çıktı.
Doktorlar %1 ameliyat olma ihtimali varsa bir saat bile veremediler.
6 aydır uyumamıştı, şimdi sonsuz uykusunda…
Beğenmedik, düşünmedik, ağladık, düşündük, çok düşündük….
Kısacası herkes bir gün ölecek ne olursa olsun bugünün kıymetini de her an karşımızda olan insanların kıymetini bilmeliyiz.
Küçük şeylere kalbini kırmaya ve küsmeye değmez.
Son fotoğrafımızdı…
MUTLULUĞUM
Ne güzel yapmışım, bu çekilişi yapmışım değil mi? Hediyelerin her biri değerli blogger arkadaşlarıma gitti.
İnanın çok mutlu oldum.
Aramızda sıcak bağlar örüldü, uzaktan ve içeriden gelen bu dostane telefon görüşmeleri. Ve bir kez daha söylüyorum, bu blogu oluşturduğum için mutluyum…
Beni arayan, güzel sesini yükselten, hediye gönderen arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.
*****
Size kendimi toparlamaya çalıştığımı söylemiştim bu yüzden dün gece mutfağa gittim ve her zaman yaptığım ama blogumda olmadığını fark ettiğim çok lezzetli bir pilav yaptım.
MALZEMELER;
- 1 kase pirinç
- 2 havuç
- 3 diş sarımsak
- 3 yemek kaşığı fındık yağı
- 1 tatlı kaşığı kuru nane
- 1/2 çay kaşığı kıyılmış maydanoz
- 2 kase sıcak su
- tuz, karabiber
TARİFİ;
- Fındık ve havucu ve biraz doğranmış sarımsağı tavaya ekleyip kavuruyoruz.
- Öte yandan ayıklanan pirince tuzu ekleyip sıcak suda bekletiyoruz.
- Kavrulan havuçlara süzülmüş, tuz ve sıcak su ile yıkanmış pirinci ilave edin.
- Pirinç taneli olup kavrulduktan sonra sıcak kıyılmış maydanoz, sarımsak ve nane eklenir.
- Sıcak su eklenir.
- Suyu kontrollü bir şekilde çekip çekmediğini ve pirincin pişip pişmediğini kontrol ediyoruz.
- Pişen pirinç yenmeden önce dinlendirilir.
İyi şanlar…
Leave a Reply